Tarikatsız Tasavvuf Olur Mu?

Ne olursan ol gel diyen Mevlana'mız var bizim ama ne olursak olalım tasavvuf yazamıyoruz. Yasak! Yazsak da yayınlanmıyor, yayınlansa da okunmuyor çünkü arkamızda tarikat yok. "Tarikata bağlı değilsen kimse kitabını okumaz." demişti bir arkadaşım yazdığım tasavvuf ağırlıklı romandan bahsettiğimde. İşte size Türkiye gerçeği... Fetöcüler yakalanıyor da ne oluyor, her yer küçük fetöcüler, tarikatçiler, sen bizdensin sen değilsincilerle dolu. Köşeler, kenarlar, ortalar kapılmış halde; sonra biz neden başka ülkeler gibi olamıyoruz, yok neden bizden dünya starları çıkmıyor, bilmem ne. Nasıl çıksın? Ha tarikata bağlıysa o ayrı. Ben bir tarikata falan bağlı değilim arkadaş, olamam da. Hiçbir yere bağlanamam himaye altına giremem, beni seven ben olduğum için sevsin. Ayrıca eleştiriye, doğru yönlendirmeye her zaman açığım da bana şunu yaz burasını böyle yaz derlerse onu ben yazmış olmam, sadece kalem oynatmış olurum.

Nereden Çıktı Şimdi Tasavvuf?

İnanın ben de bilmiyorum, meğer içimde varmış  da çıkmayı bekliyormuş gibi alakasız bir hikaye yazarken ortaya çıkıverdi. Aşk acısıyla ve aşkla ilgili bir deneme-roman yazıyordum ki o tuttu Allah aşkına, tasavvufa ve daha güçlü ve ölümsüz aşkın, fani aşk karşısında ne kadar güçlü ve kalıcı olduğuna dönen bir hikaye oluverdi. Bir yerden sonra ben onu yazmadın, o bana kendisini yazdırdı. ben demiyorum ki tasavvuf ilmine hakimim, bilgim, dağarcığım, okyanusta bir damla kadardır ancak ama içimde bu konuda yazma isteği ve şevki var. Sonuçta kötü de bir çalışma çıkmadı ortaya ama neye yarar. Ben tarikat tarafından desteklenen ve kitapları binlerce satacağı daha çıkmadan garantilenen bir yazar değilim, o köşe de kapılmış durumda artık ölecek de yer bize kalacak ki o ölünce köşesine geçecek olan yazar bellidir çoktan. Bu köşe tutma durumu senarist- yapımcı- kanal üçgeninde de var. Hep aynı isimlerle çalışırlar, diziler üçüncü bölümde kalkar, hala yeni kişilere şans tanımazlar, aman Amerika'yı yeniden keşfetmesinler yahu ne Amerika'sı millet uzayda yeni gezegen keşfediyor artık. Yeniye, farklıya, denenmemişe fırsat vermezsen kaybetmeye mahkumsun. Tanıdık, torpil olayı da bir yere kadar, iyi iş çıkmazsa ortaya seyirciye torpil sökmüyor işte.

Dediğim gibi burası Türkiye fırsat tanınmaz, sunulmaz, zaten insanlar da pek okumaz. Bakın şunun kitabını alın derler, onu empoze eden reklamlar yaparlar; insanlar da tıpış tıpış alır. Anlarlar mı? Okurlar mı? tartışılır. Aşkı bilmeden aşkı yazmak zordur, belki ben herkesten iyi biliyorum ne biliyorsunuz? Fırsat verin de görün bakalım.