Fedakar Anne Empati Yoksunu Kız- Annem Film Yorumu (Spoiler İçerir)

 Netfilix'de izlediğim Sumru Yavrucuk ve Özge Gürel'in anne kızı oynadığı, amacı duyguları coşturması, gözleri yaşlarla doldurması olan bir dram ''Annem'' filmi. Filmin senaristleri; Ayşe Balıbey Tanıl, Evren Erdoğan, Bener Karaçor. Üç senarist bir araya gelip bence hadi bir film yazalım, çok duygusal olsun, Babam Ve Oğlum etkisi yaratsın, hatta geçsin. Babadan daha etkili ne var? Anne. Acılı bir anne, yaralı bir evlat kurgulayalım demişler sanırm. Tamam da bir şeyler eksik kalmış. Öncelikle Sumru Yavrucuk'un canlandırdığı anne karakteri tam bir karakterken, filmdeki bazı karakterler çok sığ kalmış. Mesela Nazlı'nın kocası, tamamen kukla bir karakter, üniversite okumak için İstanbul'da yanında kaldığı kadın, olsa da olur olmasa da neye hizmet ediyor? Nazlı, annesinden utanan, yaşadığı yerden kurtulmak isteyen, görüp göreceğiniz en empatisi zayıf, soğuk, ruhsuz, bencil, düşüncesiz kız. Buna karşın annesi onun için kendisini parçalayan, kızını koruyan, okusun diye duyarsız kocasıyla karşı karşıya gelen modern olmayan, doğal, fedakar bir anne.

Senaryonun çıkış noktası yıllarca annesinden utanan ve hayatını değiştirmek isteyen kızın, annesinin kıymetini anlaması. Peki sonuç? Bir kere ben film boyunca Nazlı'ya sinir olmuşum, finalde sırf ölecek diye ona acır mıyım? Konuyu anneme anlattığımda o bile iyi olmuş, hak etmiş dedi. Film bize ah kıza yazık oldu dedirtmiyor, annenin ne bitmez çilesi varmış, şu kız yüzünden bir türlü yüzü gülmedi dedirtiyor ve sonunda biraz gözleriniz doluyorsa Nazlı için değil annesi için doluyor. Nazlı, annesinden utanırken, veli toplantısı için okula bile sokmazken her türlü çıkarı için annesine sığınıyor ve suratında zerre duygu görmüyorsunuz. Mimiksiz, ruhsuz, duygusuz, sadece isteyen bir kız. Üniversiteyi kazanıyor, annesi sayesinde İstanbul'a geliyor, ve onun tanıdığının yanına yerleşiyor; annesinin yanına ilk gelişinde yine yüzünde bir nebze olsun sevgi, özlem, gülümseme yok. Sadece memnuniyetsiz ve annesini eleştiren bir ifade ve sözler bütünü. Bu arada filmin bu kısımları çok hızlı ve yetersiz geçiyor. Nazlı'nın İstanbul'da, üniversite hayatında ve başladığı ilişkide yaşadığı sorunları görseydik, bence bunları yaşarken burnu sürterek annesinin kıymetini anlasaydı film çok daha anlamlı olurdu. Nazlı, yine annesinin fedakarlığı sayesinde durumu iyi bir ailenin oğluyla evleniyor. Bu dönemde de annesini yok sayıyor, evine bile gelmemesini sorgulamıyor. Kayın validesinin annesinden utanmasını ve hor görmesini normal karşılıyor asla annesini savunmuyor, babası ölüyor cenazeden hemen sonra annesini yalnız bırakıp, dönüyor. Hamile kaldığını en son annesi arkadaşına söylerken öğreniyor, erken doğum yaptığı bebeğini kaybettiğinde bile annesine sığınmak ve empati yapmak yerine ona bağırıp çağırıyor, aylarca görüşmüyor. Sonra da çıkıp geliyor, neymiş özlemişmiş, sarılıyor, senden utandım beni affet diyor çünkü ölümcül bir hastalığın kucağında ve zamanı az kalmış. Kusura bakmayın kimse bu kız için üzülmez, demek ki hasta olmasa aklına yine annesi gelmeyecekti der. Sumru Yavrucuk, Ayşe karakterini çok iyi canlandırıyor ve film boyunca sadece onun için üzülüyorsunuz. Dediğim gibi filmin finalinde de gözleriniz doluyorsa sebep sadece annenin yaşadıkları ve Candan Erçetin'in annem şarkısı. Şuna da değinmeden geçemeyeceğim finalde annesi kızını git tedavi ol diye trene bindirip göndermek yerine neden beraberinde gitmiyor? Belki de yıllarca kızın, annesini yalnız bırakmasına bir tepki, Nazlı artık annesinin elini hiç bırakamalıydı, vedalaşmak yerine son ana kadar yanımda ol demeliydi diye düşünüyorum.

Yorumlar